Uzun bir süreden beri hep bir mazeret üreterek gitmediğim babamın mezarına ziyarete gittim.

GİDENLERE HARFLER 3 

Uzun bir süreden beri hep bir mazeret üreterek gitmediğim babamın mezarına ziyarete gittim. Hayır duamı ederek  şükranla andıktan sonra yolda beraber geçirdiğim güzel, huzurlu ve mutlu yıllarımı hatırlaya, hatırlaya içimde tekrar yaşayarak özleminin yüreğimi dağlayan acısıyla eve döndüm. Babamı ne kadar özlediğimi ve onun bendeki boşluğunu  hissederek hüzün doluydum. Calışma odamdaki yazı masamın alt çekmecesinden evin anahtarını alarak tekrar baba evine gitmek için dışarı çıktım. 

İki  katli bahçeli ve bahçesinde portakal ağaçlarının bulunduğu evimizin önündeydim, evin ön bahçesinde bulunan üzüm  asmasının karşısındaki avlu duvarının dibine ektiğim yasemin ağacımın  dalları yaşlı bedenine meydan okurcasına yemyeşil dalları duvardan atlayarak yere doğru süzülmüş  ve hala gelip geçene mis kokusunu ikram ediyordu. Avlunun demir kapısını açarken gövdesini tutan taş duvarin tıpkı  benim hayatım gibi duvara tutunamayan ve düşmüş tasları benden  gidenleri temsil ediyorlardı.

Bir Puzzle'in birer parçası gibiydiler, ne ben onlarsız  ne de onlar bensiz bir bütün olacaktı. Ne garip ki en son ne zaman buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Oturma salonunda maile olarak oturduğumuz  yemek masanın etrafını saran ve hep oturduğum artık benim kadar yıpranmış ve benim gibi kendini bile zor taşıyacak gibi duran sandalyeyi çekip üstündeki yılların biriktirdiği tozları silerek oturdum. Kirli ve dışardan ışığın bile zorlanarak içeri girdiği camdan bahçeye bakıp artık masada fiziksel  bulunması mümkün olmayan  babamın hüznü ve acısı ile karşımdaki sandalyeye otuz  yaşımı ve yanımdaki sandalyede yirmili yaşımı alarak.

Bu yaşlarımla  babamın hasretini, evlat olarak yaptıklarımızın ve yapamadıklarımız hesabını vermek için konuşmaya davet ettim.

Konuşmaya otuz yaşlarım, yirmi yaşlarıma en çok sen anarşist  tavırlarınla üzdün diye sert bir girişle başladı. Yirmi yaşım, yaşının verdiği heyecan ve agresif bir tavırla beni anlamadılar, bendeki bedensel ve duygusal değişimi görmediler ne yaptımsa bundan dolayı yaptım. Yoksa bende senin kadar seviyorum ve özlüyorum, hala babamın kızarken bile gözlerinin aslında beni sevdiğini ele veren o bakışını hatırlıyorum.  Annemin bitmez ekonomik taleplerimi babamdan gizli olarak verdiğini nasıl unuturum. Peki sen niye onları üzdün sana çizmek istedikleri kariyeri reddedip terk ettin, gittin seni ne kadar merak ettiklerini annemin gizli gizli ağladığını gördüm. Babam duygularını pek belli etmezdi, tek kaldığı anlarda içinden sana doğru kaç defa yolculuk yaptığını çok sonradan abimden duydum. Şimdi kalkıp bana ahkam kesme sen daha çok üzdün.

Ben üzmek için yapmadım sadece bir an önce ekonomik bağımsızlığımla kimlik ve kişiliğimi geliştirmek, kendi ayaklarımın üzerinde özgürce yasamak  icin gittim. Hayatımda bir devrimin zamanı gelmişti, kendi devrimimi gerçekleştirmek için gittim. Bir de zannetme tek gittiğimi nereye gitsem ne yapsam hep annemin kokusunu babamın gülümsemesini kendimle götürdüm ve asla kaybetmedim. Her soluksuz, nefessiz kaldığımda o koku o gülmseme ile ferahladım. Hani hatırlar mısın bu masada babamla yaptığımız sohbetlerde hep şunu söylerdi ilkelerinizden  kendi dogrularınızdan asla vaz geçmeyin kendi gücünüzden de asla şüphe duymayın, bir ilkenizi bir defa çiğnerseniz, ondan sonra  ilkesizsiniz, ben de babamı dinledim ilkelerimden vazgeçmedim onları üzme pahasına bile olsa.

Kızlar az bir müsaade bir de 43 yaşınızı dinleyin,  tartışmayın artık nafile babamız artık gitti. Boynuna sarılıp  verdigimiz üzüntüler icin af dileyip, babam ben seni cok seviyorum derken bir babanın evladına  sevgiden baska  bir duygu beslediğini gözlerinde göremezsiniz. 

Siz sadece anlamadan sevmişsiniz doğanız gereği, bağınız nedeni ile, bir ebeveynin sevgisinin tüm kötülüklerden, koruma  duygusunu, ben ise  tum  olmsuzluklar içinde rahmime  düşen cemre ile anladım  sevgi ile sevmenin ne olduğunu onu herseye rağmen ile anladım. İşte o zaman büyüdüm ve anladım onları. 

Hep beraber masadan  babamızı her yaşımızda yaşarken de giderken de bize kattıklarını, bizde çoğalttıklarını tekrar  hatırlayıp kısa bir an da olsa aynı mekânda ve masada yaşayarak kalktım. Bana sevgi ile sevmeyi öğreten  babam. Sevgiyle kalın mutlu kalın.