YARIM KALMIŞLIKLA BÜTÜNLÜK ARASINDAKİ SERVET


Son zamanlarda çok sık okuyorum bu “yarım kalmışlık” sözünü... 
Bazen sitemkar bir üslupla, bazende  mizahi.

Ne demek yarım kalmışlık?
Bence; Kimse yarım gelmiyor bu dünyaya.
Bilakis minicik bir bedenin içinde tam olarak geliniyor bu dünyaya. 
Tam ve kişiye özel ayrılan büyük bir servetle.
Servetimizin adı sağlık...

Yaşadığımız çevre ve şartlar ne olursa olsun, her birimiz “tam” olarak bu dünyada yerimizi alıyoruz... 
İster zengin bir şehirde, isterse bir gecekondu mahallesinde doğalım, çevremizin üzerimizdeki etkisi sadece görsel kalıyor hafızalarda...

Gün be gün bize verilen bütçemizden harcıyoruz hayatı, aldığımız her nefes için ödüyoruz faturamızı kuruşu kuruşuna...

Aslında yüreğimizdeki hazinede sakladığımız tek zenginliğimiz, bizim sağlığımız... Sağlığımız, dünyaya gelirken yanımızda getirdiğimiz tek servetimiz...

Hak ettiği değeri vermiyoruz, özellikle gençlik yıllarımızda bilmiyoruz sağlığımızın kıymetini.
Başımızda kavak yellerinin verdiği deli cesaretiyle bol keseden harcıyoruz, bize ayrılan bütçenin hesabını kitabını yapmadan. 
Geçmişe bakmadan, bugünü önemsemeden ve ileriyi düşünmeden harcıyoruz zamanımızı, kesemizdeki sağlığımızın eksildiğini bile farketmeden.

Sonra bir an geliyor ve bol keseden harcanan sağlığın eksiklikleri gösteriyor kendini yavaş yavaş. Bazen ufak tefek şeylerle, bazen de kronikleşmiş hastalıklar olarak.

Yaşadığımız çevre ve şartlar ne olursa olsun, harcanan sağlık zamanla herkese gösteriyor eksikliğini. 
Kimsenin hakkını yemeden herkese eşit bir şekilde gösteriyor...
Herkes harcamasının sonucunu görmek ve sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyor...

İşte o zaman anlıyorsun hayattaki gerçek servetinin ne olduğunu ve asla bir daha onu yerine getiremeyeceğini.

Korkmayın, bu servet mirastan kalan yada çalışıp didinip kuruşu kuruşuna biriktirilen servetlere benzemiyor.
Bu serveti sizden başka kimse harcayamaz ve kimseye de devredemezsiniz.
Bu konuda müsterih olabilirsiniz, bu serveti son kuruşuna kadar sizden başkası harcayamayacak... 

Ne tuhaf değil mi, son kuruşuna kadar siz harcayacaksınız demek. 

Bir nefes kaç kuruş eder acaba?
Peki, son nefesi öderken son kuruşumuzu verdiğimizi biliyor muyuz?

Neyse, nereden geldim bu konuya? Vardır elbet bir sebebi...

Kesemizdeki servetimizin kıymetini bilelim.
Servet bütçemizi bilinçli harcayalım, sonra mazallah aniden gelen büyük bir harcama karşısında çaresiz kalmayalım...

Sağlıcakla kalın.